Vefat Etmesi

Hasen artık, uzun ve yorucu bir hayatın sonlarına gelmiş ve zafiyete düşmüştü. Çok sevdiği kardeşi Sa’îd’i, hocası Muslim ibn Yesâr’i ve birçok  arkadaşını kaybetmişti. Bazı cenazeleri, ancak merkep üzerinde teşyi’ edebiliyordu[329].

 

Ve nihayet, ilim, zikir, tezkiye ve korku esaslarına bağlılık göstermesi ile özetlenebilecek hayatının son anlarında, kendisinden faydalanmak için birşeyler  soranlara, son sözlerinden biri şu olmuştur:  

“Size faydalanacağınız üç kelime söyliyeceğim; sonra kalkınız ve yöneldiğim şey üzerinde beni terkediniz:  

Nehyedildiğiniz şeyde, insanların en çok sakınanı olunuz; emredildiğiniz iyilikte, insanların en çok amel edeni  olunuz ve biliniz ki, adımlarınız iki adımdır: Biri lehinizde, diğeri aleyhinizde; onun için bakınız: Nerede gecelediniz ve nerede sabahladınız[330]”. 

Yine ölüm döşeğindeyken, ziyaretine gelenlere: “Âdemoğlu ne olurdu, sıhhatinden hastalık günleri için biraz alabilseydi.[331]” demiştir. İbn Sa’d da son anlarında, bir kâtip çağırarak, ona vasiyetini yazmasını emrettiğini ve şunu yazdırdığını, kaydediyor:  

“Bu el-Hasen ibn Ebi’l-Hasen’in şehâdet ettiğidir: ‘Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehâdet eder. Kim ölüm ânında, buna doğru olarak inanırsa, cennete girer.’ Bu hadîsi Muâz ibn Cebel’den rivâyet eder ki, o (Muâz) bunu ölürken vasiyet etti. Muâz da bu hadîsi, Resulüllah’tan  rivâyet etti.[332]”  

Bir ziyaretçi, o anda (ölüm ânında), evinde, döşek, yaygı ve hasır olmadığına, ancak, yapraklı hurma dallarından dokunmuş bir divan bulunduğuna, şâhit oldu[333].  

Hastalığı şiddetlendiği zaman hizmetçiden, fırını yakmasını istedi. Yanında bir takım sahîfe ve kitaplar vardı; hepsini yakmasını emretti. Bir sahîfe dışında    – ki, o oğlundaydı ve onu, Müslim ibn Husayn el-Bâhilî oğlundan emanet almıştı – hepsi yandı[334]. İleride üzerinde durulacak olan bu hâdiseyi kaydettikten sonra, Hasen’in ölüm hastalığında yaptığı duaya geçilebilir. Bu dua, çok mânidardır: اللّهمّ انّى قد شددت وضين راحلتى و اخذت فى أهبة سفرى الىمحل القبر و فرش العفر فلا تؤاخذنى بما ينسبون الىّ من بعدى. اللّهم انّى قد بلغت ما بلغنى عن رسولك و فسرت كتابك بما قد صدّقه حديث نبيك الاّ و انى خائف عمرا الاّ و انى خائف عمرا. 

“Allahım, ben bineğimin eğerini bağladım ve yaygısı toprak olan kabir yerine seferimin hazırlığına başladım. Benden sonra bana nispet edilenlerle beni muâhaze etme! Allahım, Resul’ünden bana ulaşanı tebliğ ettim. Peygamber’inin hadîsinin tasdik ettiği ile Kitâb’ını tefsir ettim. Şu kadar var ki, ömürümün hesabından korkuyorum, ömrümün hesabından korkuyorum.[335]” 

Bu rivâyetin doğruluk derecesi ne olursa olsun, ölümünden sonra ona, bazı isnatlar yapılmış ve hemen her itikadî ve amelî grup, onda melce’ aramış; hatta bir birine zıd inanç akımları, onu rehber kabul etmişlerdir. Acaba, Hasen-i Basrî hangi fikirdeydi ve hangi ekolün temsilcisiydi veya değildi? İşte bunlar, ilerideki bölümlerde ortaya konulmuş olacaktır. 

Hasen, vefatından önce, üzerine baygınlık geldi; sonra  ayıldı  ve  نبهتمونى من جنات وعيون ومقام كريم  (Beni, cennetlerden, pınarlardan ve güzel konaklardan uyandırdınız) dedi[336]. Son anda, belîg ve fasîh gibi en mümeyyiz sıfatlarını da kaybeden Hasen[337], 110/728 senesinde[338], Recebin[339] evvelinde bir cuma gecesi[340], Basra’da[341] 88 yaşında[342] olduğu halde, ruhunu teslim etti. Rahmetullâhi aleyh. Onu talebesinden Eyyûb (ö.131/748) ile Humeydu’t-Tavîl (ö.142/759) yıkadı[343]. Humeyd, bundan sonrasını şöyle anlatıyor: 

“Cuma günü, cenaze işlerini tamamladık. Onu, Cuma namazından sonra götürdük ve defnettik. Halkın hepsi, cenazeyi takip etti ve onunla meşgul oldu. Bu sebepten, o günün ikindi namazı camide kılınmadı[344]. İslâm’ın orada tatbik edilişinden bu yana, o namazın (cemâatla) kılınmadığını bilmiyorum; çünkü, halkın hepsi cenazeye katılmış, hatta, ikindi namazını mescidde kılacak kimse kalmamıştı.[345]” 

Böylece, müfessirimizin hayatıyla ilgili genel bir bilgiye sahip olduktan sonra, onun şahsiyetini ortaya koyan ve hareketlerine yön veren ilmine geçilebilir. Ancak, bu bölüme geçmeden önce, ilmine kaynaklık eden ve kendine mahsus görüş ve davranışlara sahip olmasında müessir olan hocalarını, daha geniş anlamda şeyhlerini işlemek yerinde olacaktır. 

 

[328] Ebû Nuaym, Hılyetu’l-Evliyâ’, II,134. 

[329] İbn Sa’d, et-Tabakât, VII,101; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IV,94. 

[330] Ebû Nuaym, Hılyetu’l-Evliyâ’, II,154. 

[331] İbn Sa’d, et-Tabakât, VII,127. 

[332] İbn Sa’d, a.g.e., VII,126. 

[333] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IV,184. 

[334] İbn Sa’d, et-Tabakât, VII,127. 

[335] İhsân Abbâs, el-Hasenu’l-Basrî, s.77. 

[336] İbn Hallikân, Vefeyâtu’l-a’yân, II,72. 

[337] Bk. İbn Sa’d, et-Tabakât, VII,127.   

[338] Zehebî, Tezkiratü’l-huffâz, I,72; İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu’t-tehzîb, II,277; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IV,106; İbn Hallikân, a.g.e., II,72; İbn Kuteybe, el-Meârif, s.441. 

[339] İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu’t-tehzîb, II,266; İbn Hallikân, a.g.e., II,72. 

[340] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IV,106; Vefeyât’ta Perşembe günü akşamı ifadesi geçer ki, o da Cuma akşamıdır. Bk. İbn Hallikân, a.g.e., II,72. 

[341] İbn Hallikân, a.g.e., II,72. 

[342] Zehebî, Tezkiratü’l-huffâz, I,72; İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu’t-tehzîb, II,266. 

[343] Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IV,106. 

[344] Bk. Zehebî, a.g.e., IV,106. 

[345] İbn Hallikân, Vefeyâtu’l-a’yân, II,72.

Explore posts in the same categories: Hasan Basri, Vefat Etmesi

Yorum bırakın